Facebook'ta Paylaş
Değişmenin Kaçınılmazlığı
Değişme yüzyıllardır süregelen ve yüzyıllar boyunca süre gidecek olguların başında gelmektedir. Kelime anlamıyla farklılaşma , bir formdan başka forma geçme,başkalaşma ,farklı duruma gelme,olarak tanımlanabilen değişme , özü itibariyle doğada meydana gelmektedir . Doğanın bir ürünü olan insanlar ve toplumlarda da değişmemin yansımalarını gözlemlenebilinmektedir.Nitekim her şeyin birbiri ile bağlantılı ve ilişkili olduğunu vurgulayan diyalektik felsefeye göre her şeyin değişmekte olduğu sabittir, Evet, şuan etrafımızda gördüğümüz her olgu her nesne için değişim kaçınılmazdır.
Değişmenin zaman boyutu ,zamanın değişen boyutunu
biraz akıl yürütme yoluyla biraz da mantıksal yolla düşündüğümüzde 'şimdiki zaman '
diye bir kavramın olmadığı sonucuna varmaktayız.Zira zaman olgusu insanı yanıltan en büyük illüzyondur.insan zamanın değiştiğini sanır oysa değişen şey insan ve çevresidir.Bu olayı aynanın karşısına geçen herkes deneyimleyebilir.Nitekim aynanın karşısında kendimize baktığımızda aslında kendi salt görünümümüze bakmamaktayız. Çünkü zaten bizim yansımamız aynayla aramızda olan mesafeyi aşıp ,sonrada aynaya çarpıp geri geldiğinde aradan belirli bir zaman dilimi, geçmiş olmaktadır ..Yani kısaca biz aynada kendimizi değil kendi geçmişimizi görmekteyiz..
Eğer böyle değişken çevre ve bu çevreye bağımlı bir anatomimiz varsa bu demektir ki bizim organizmamızın bir parçası olan düşüncelerimiz, ve zihinsel yetilerimiz, ve duygularımızda her an değişmeye maruz kalmaktadır.Her saniye ,her saat ,her ay, her yıl her asır ,değişmeyle birlikte bizde farklı düşünmekteyiz. Farklılığın büyük boyutunu bu bağlamda paradigmalar yaşamaktadırlar. Bilindiği üzere paradigma bir toplumun belirli zaman dilimindeki düşüncesidir.Her bir paradigma öncelikle çok radikal olarak doğar ve sonra da gittikçe tıpkı insanın sosyalleşmesi gibi yaşama güdüsüyle topluma ayak uydurup radikallikten körelip ılımlı hale gelir.eğer böyle yapmazsa bir hastalığa yakalanmış gibi yok olma rüzgarına erken karışır. çabuk ölür. İnsanların evrimleşme sürecinde paradigmalarında insanlarla birlikte evrimleştiğini söyleyebilmekteyiz.
Aslında paradigmaları oluşturan nedenlerden biri de yabancılaşmadır. Yabancılaşma kuramına göre kişi yarattığı bir nesneden veya içinde bulunduğu bir durumdan uzaklaşır.Yani aslında birey- toplum ekseninde değerlendirirsek; birey toplumu oluşturan, yine toplumun kurallarını ortaya koyan aktif varlıktır.toplumu oluşturan birey , bir süre sonra toplumun kurallarından ve toplumdan yabancılaşır ve uzaklaşır.Bu süre zarfları ise jenerasyonların oluşmasında etkilidir. Her jenerasyon kendinden bir önceki nesilden yabancılaşır ve kendi normlarını oluşturur. Ama daha sonra kendisi de kendi normuna yabancılaşır.
Evet ortada bir değişim olduğu kesin ,peki biz bu durumda statik mi kalacağız ? hayır, elbette biz yanlışlara , eksiklere, müdahale edeceğiz. değişime müdahale edebilme kudretimiz mevcutken bizim pasif kalmamız , sorumsuz olduğumuz anlamına gelir.
Gönderen: Ahmet Karakuzu
Gönderme Tarihi: 07 Mart 2009 10:39
|